ABD Nasıl Kuruldu? Amerika’nın Kuruluşu Hakkında Bilgi
ABD nasıl kuruldu ve nasıl bir dünya gücü oldu? Amerika Birleşik Devletleri’nin tarihi çok eskiye dayanmasa da 21. yy.da ve hatta önceki yüzyılda dünya siyasetinde ve ekonomisinde gerçek anlamda bir söz sahibi ve hatta süper güç konumundadır. Amerika Birleşik Devletleri’nin bir süper güç olması elbette tesadüfi değildir. Bu içeriğimizde Amerika kıtasının Avrupalılar tarafından keşfedilmesiyle başlayan süreçte Amerika Birleşik Devletleri’nin kuruluşu ve adım adım güçlenip dünya siyasetinde sözü geçer bir devlet olma serüvenini inceliyoruz.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar
ABD Nasıl Kuruldu?
Amerika kıtasının 1492 yılında keşfedilmesinden sonra dönemin güçlü devletleri bu kıtada koloniler kurmaya başladılar. Bu devletler İspanya, Portekiz, Fransa ve İngiltere gibi devletlerdi. 18. yüzyıla gelindiğinde Fransa ve İngiltere arasında gerçekleşen yedi yıl savaşları her iki devleti de özellikle ekonomik anlamda bir hayli yıpratmıştı. İngiltere bu sıkıntılı duruma çare bulmakta pek gecikmemişti. Savaş bitip Fransa tehlikesinin ortadan kalkmasının ardından İngiltere sert ekonomik politikalar uygulamaya, kolonilere son derece ağır vergiler koymaya başladı.
İngiltere’nin 13 Amerika kolonisi vardı. Ağır vergiler elbette kolonileri rahatsız etmişti. Bu rahatsızlığı ilk olarak ortaya koyan Bostonlular olmuştu. İngiltere’nin koyduğu çay vergisini ödemeyi reddederek bir gemi dolusu çayı denize döktüler. 1773 yılında gerçekleşen ve Boston Çay Partisi olarak adlandırılan bu olayla İngiltere’ye karşı gelecekteki büyük başkaldırının ilk adımı gerçekleşmişti.
ABD Ne Zaman Bağımsız Oldu?
Boston Çay Partisi’nden iki yıl sonra (1775) koloniler artık açık şekilde İngiltere’ye karşı ayaklandılar. Böylece Amerikan bağımsızlık savaşı başlamış oldu. Fransa bu savaşta kolonilerden desteğini esirgemedi. 4 Temmuz 1776 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri Kongresi’nde “bağımsızlık” kararı resmen alındı. Bu karar 1783 yılında Versay Antlaşması ile onaylandı ve böylece Amerika Birleşik Devletleri resmen bağımsız oldu.
Amerika Birleşik Devletleri’nin Sınırlarının Genişlemesi
Bağımsız bir devlet olarak kurulmasıyla birlikte ABD’nin ilk lideri kim olmuştu? ABD’nin ilk başkanı George Washington’dur. ABD bağımsızlığını kazandıktan sonra George Washington ve sonrasında gelen başkanların liderliğinde hızla sınırlarını genişletti. Büyüme sadece coğrafi genişleme anlamında değil ekonomiyi de kapsıyordu. Tarımsal ekonomi yerini sanayiye bırakırken buna paralel olarak kırsal toplum yaşantısı yerini şehir hayatına bırakıyordu. Böylece ABD’nin önlenemez yükselişi başlamıştı. Nitekim satın alma, ilhak ya da fetih yoluyla ABD sadece yüz yıl içinde günümüzdeki sınırlarına ulaşmayı başarmıştı.
ABD’nin en önemli stratejisi; sınırları içindeki topraklarında tam anlamıyla bir hakimiyet kurup güçlendikten sonra kıta dışına açılmaktı.
Sınırlar batıya doğru hızla genişlemekteydi. 1803 yılında Fransa’dan Louisiana 15 milyon dolar ödenerek alınmış ve böylece ülkenin yüzölçümü bir anda iki katına çıkmıştı. Bu yayılma daha sonra Kayalık Dağlar’dan Mississippi’ye, Ohio’dan Kanada’ya kadar hızla devam etti.
1791 yılından itibaren Vermont, Kentucky, Tennessee, Ohio, Louisiana, İndiana, Mississippi, Alabama, Maine ve Missouri, ardından Texas, Florida, Oregon ve 20. yy.ın başlarında da Arizona ve Oklahoma birliğe girmişti.
Tabi bu yayılma sırasında Kızılderililer ile yapılmış olan antlaşmalar bir bir ihlal edilmekte, ihlal edilmekle kalmayıp topraklarından sürülmektelerdi. Nitekim Kızılderililer tepkilerini 1876 yılında çıkardıkları bir ayaklanmayla göstermişlerdi. Ancak ne var ki Amerika Birleşik Devletleri 1865’ten itibaren o toprakların efendisi durumuna gelmişti.
ABD’nin Ekonomik Gelişimi
ABD’nin bağımsızlığını kazandığı ilk dönemlerde tarım ve ticaret ekonomisi etkiliydi. Bununla birlikte zayıf bir iş gücü vardı. Ancak 1815’ten itibaren tarım üretimi arttı, tarım makineleri sayesinde daha az emekle daha çok üretim gerçekleşmeye başladı. Kanalların açılması ve demiryollarının inşa edilmesiyle üretim inanılmaz oranda gelişti ve sanayi devrimine giden kapılar sonuna kadar açılmış oldu.
ABD’de Toplumsal Gelişim
Bu sanayileşme ve ekonomik gelişme Amerikalıları, köylerini terk edip şehirlere göç etmeye yöneltti. Kıta içinden başka Avrupalılar için de Amerika cazip hale gelmeye başlamıştı. Dolayısıyla Amerika, dışarıdan da hızla göç almaya başlamıştı. Örneğin 1860-1880 yılları arasında yani sadece 20 yıl içinde Amerika’ya göç edenlerin sayısı 5 milyon gibi büyük bir rakamla tabir edilmektedir. Bu sayının içinde İngilizlerin oranı fazlaydı.
ABD’de İç Savaş ve Abraham Lincoln
Bu arada ABD’de bir de iç savaş meydana gelecekti. 1861-1865 arası dönemde yaşanan bu iç savaş tarıma dayalı güney ile sanayileşmiş kuzey arasında hem siyasal, hem ideolojik çatışmalara dayalıydı.
ABD tarihinde bir dönüm noktası niteliğinde olan bu savaşın sonunda başkan Abraham Lincoln önderliğinde kölelik kaldırılmış ve nihayet siyahiler özgürleşmişti. Fransa, ABD’de köleliğin kaldırılması şerefine ABD’ye Özgürlük Heykelini hediye etmiştir. Ancak ne var ki köleliği sona erdirerek tarihe geçen Abraham Lincoln, bir suikaste kurban gitmişti.
İç Savaş’tan 1. Dünya Savaşına Kadar ABD (1865-1918)
Dönüm noktası olan İç Savaş’tan 1. Dünya savaşına kadar olan dönem ABD’nin tam anlamıyla dünya gücü olduğu bir dönemdir. Bu 50 küsur yıllık dönem içinde ABD sanayileşmiş ve ekonomik anlamda büyük bir değişim yaşamıştı.
İnşa edilen demiryolu ağları sayesinde ekonomi hızla gelişmiş ve ulusal pazar oluşmuştu. Bununla birlikte hızla büyük şirketler kurulmaya devam ediyordu. Diğer yandan tarımsal üretim de sürekli artıyordu. Kömür, demir ve petrol yatakları da boldu. Bu anlamda Avrupalı rakiplerine üstünlük sağlamış oluyordu.
1.Dünya Savaşı’nda ABD, uluslar arası siyasi arenada ağırlığını hissettirmeyi başarmıştı. Nitekim 20. yüzyılın başları itibariyle ABD, dünyanın gücüydü ve bunu bütün dünyaya hissettirmeye devam edecekti.
Sonuç olarak; 18. yy.da bağımsız bir devlet olarak kuruluşuyla birlikte ABD, sınırlarını genişleterek topraklarında mevcut olan yeraltı ve yerüstü kaynaklarının da yardımıyla ekonomik anlamda kendini geliştirmeye adamıştır. Avrupalı devletler sürekli savaş halinde yıpranırken ABD, her anlamda sürekli gelişip güçlenmiş; Avrupalı devletlerle savaşarak kendini yıpratmaktan kaçınmıştır. Bu stratejinin meyvelerini de çok geçmeden toplamaya başlamış ve dünyada sözü geçen güçlü bir devlet konumuna gelmiştir.