Lozan Barış Antlaşması’nın Ekonomik Hükümleri
24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış Antlaşması’nın ekonomik hükümleri nelerdir? Ekonomik ve mali alanlarda sorunlar nasıl ve ne şekilde çözülmüştür?
Bu içeriğimizde Lozan Barış Antlaşması’nın ekonomik hükümleri üzerinde duruyoruz. Lozan Barış Antlaşması ile daha genel bilgi ve merak edilen soruların cevapları için Lozan Barış Antlaşması Nedir? başlıklı içeriğimizi inceleyebilirsiniz.
46-100. maddeler arası tam bağımsız ekonomiye geçiş için bir dönüm noktası niteliğindedir. Lozan’ın ekonomik konularını; adli ve ekonomik tüm kapitülasyonların kaldırılması başta olmak üzere Osmanlı borçları, gümrük meselesi, savaş tazminatı ve Musul sorunu olarak 5 başlık altında inceleyelim.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar
Lozan’da Kapitülasyonlar
Mustafa Kemal’in, Lozan Barış görüşmelerine gidecek olan heyetten bir isteği vardı. Kapitülasyonlar ve Ermeni Meselesi’nden asla ve asla taviz vermemek! Başka bir deyişle Mustafa Kemal, tüm kapitülasyonları tamamen kaldırmak gerektiğini belirtiyordu. Çünkü kapitülasyon, yabancılara verilen her türlü ayrıcalıklar demekti. Bu ayrıcalıklar, tam bağımsızlık ilkesine aykırıydı. Bu yüzden tamamı ortadan kaldırılmalıydı.
Nitekim Lozan Antlaşması ile kapitülasyonların tamamı kaldırıldı. Görüşmelerin ilk aşamasında ekonomik kapitülasyonlar kaldırılsa ancak adli kapitülasyonların kaldırılması ikinci görüşmelerden sonra oldu.
Ayrıca Lozan ile Kabotaj da kaldırıldı. Kabotajın kaldırılması demek, Türk karasularında ticaret yapma hakkının sadece Türklere ait olması anlamına gelmektedir. Başka bir deyişle kendi kara sularımızda ticaret yapma hakkını yabancıların elinden almıştık.
Lozan’da Osmanlı borçları
Diğer önemli konu Osmanlı borçlarıdır. Lozan Antlaşması’na göre Osmanlı borçları, Osmanlı Devleti’nden ayrılan devletler ile Türkiye arasında bölüşülecekti. Osmanlı Devleti’nden ayrılan bu devletler antlaşma metninde ayrıntılı bir şekilde belirtilmiştir. Örneğin, Yunanistan, Bulgaristan gibi Balkan Devletleri dışında; Osmanlı Devleti’nden ayrılıp Asya topraklarında kurulan devletler ile 12. Ve 15. Maddede adı geçen adalardır. Bu adalar Yunanistan’a bağlı olan Doğu Akdeniz Adaları; Limni, Midilli, Sakız, Sisam, Nikarya ile İtalya hakimiyetindeki Astropalya, Rhodes, Kalki, Piskopis, Misiros, Kalimnos, İstanköy ve Meis gibi adalardır.
Paris’te bir komisyon, Osmanlı Devlet borçları anaparasının nasıl pay edileceğini belirleyecekti. Bu komisyonda Türkiye temsilcisi ile birlikte diğer borçlu devletlerin temsilcileri olacaktı. Komisyonda anlaşmazlık çıkması durumunda mesele Milletler Cemiyeti Hakem Kuruluna götürülecekti.
Osmanlı Devlet Borçları İdare Meclisi, söz konusu devletlerin payına düşen yıllık taksitlerin tutarını, Lozan Antlaşması’nın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 ay içinde belirleyip yükümlü devletlere bildirecekti.
Eğer ki borçların taksimi ya da ödenmesi gibi konularda ilgili taraflar arasında anlaşmazlıklar çıkarsa konuyu Milletler Cemiyeti görüşecek ve üç ay içinde sonuca bağlayacaktı. Milletler Cemiyeti’nin kararı kesin olacaktı. Bu süre zarfında ise yıllık taksitler ödenmeye devam edilecekti.
Osmanlı Borçları Ne Kadardı?
Peki Türkiye’nin payına düşen Osmanlı borçları ne kadardı?
Türkiye’nin payına düşen ve ödemesi gereken borç tutarı 107 milyon altın liraydı. Bu meblağ içinde faiz tutarları da vardı. Belirlenen ödeme takvimine göre; Türkiye Cumhuriyeti üzerine düşen bu borç tutarını 1955 yılına kadar taksitler halinde ödeyecekti. Fakat 1929 yılında patlak veren ABD merkezli dünya ekonomik krizi o dönemde Türkiye ekonomisini de olumsuz etkilemişti. Dolayısıyla bu borçların ödenmesi konusunda zorluk çekmeye başladı. Bu yüzden borç yükü için Türkiye bir başvuru yaptı. Türkiye’nin bu talebi sonucunda borçların durumu tekrar görüşüldü ve sonuç tam anlamıyla Türkiye’nin lehine oldu. Çünkü yeni karar doğrultusunda 1933 yılı itibarıyla Türkiye’nin payına düşen Osmanlı borçları %80 gibi ciddi bir oranda düştü. Böylece Türkiye bu borçları 1954 yılına kadar ödedi.
Lozan’da Gümrük Tarifeleri
Osmanlı Devleti’nin 1 eylül 1916 tarifesi 5 yıl süreyle geçerli olacaktı. 1929’a kadar Türkiye gümrük tarifelerinde hiçbir değişiklik yapmayacaktı.
Lozan’da Savaş tazminatı
Tartışmalı geçen konulardan bir tanesi de savaş tazminatı meselesidir. Yunanistan’ın, Anadolu’da verdiği zararları tazmin etmesi gerekiyordu ancak Yunanistan doğrudan para ödememek konusunda ısrarcıydı. Tartışmalar sonucunda Yunanistan Türkiye’ye tazminat ödedi ancak bu tazminat Karaağaç bölgesi oldu. Bu tazminat, Yunanistan’ın Batı Anadolu’ya verdiği zararların bir karşılığıydı. İngiltere ise daha önce istediği savaş tazminatı talebinden vazgeçti.
Lozan’da Musul sorunu
Lozan Antlaşması’nın Ekonomik Maddeleri başlığı altında Musul sorununu ele almamızın nedeni, bu sorunun özünde petrol çıkarlarının olmasıdır. Türkiye Musul’daki nüfus çoğunluğunun Türklere ait olduğunu belirtir. Ancak İngiltere buradaki petrolleri ister. İki taraf da taviz vermediği için bu mesele Lozan’da çözülemedi. Hatta Lozan Antlaşması’nda çözüme kavuşturulamayan tek mesele Musul Meselesi’dir. Bu konu daha sonra çözülmek üzere İngiltere ile Türkiye arasında yapılacak ikili görüşmelere bırakıldı. (Musul 1926 yılında İngiltere ile yapılan Ankara Antlaşması ile kaybedilmiştir.)
5 haziran 1926’da imzalanan Ankara Antlaşması ile Musul, İngiltere mandası altındaki Irak’ta kaldı. Ayrıca Türkiye, Musul’dan vazgeçmesinin karşılığı olarak bölgedeki petrolün %10’unun gelirini 25 yıl süreyle alacaktı. Ancak bu miktarın karşılığı olan parayı tek seferde İngilizlerden aldı.
Musul dışında tüm meseleler Lozan’da olumlu ya da olumsuz bir şekilde sonuca bağlanmıştır. Örneğin boğazlar meselesi Türk heyetinin pek de arzu etmediği şekilde çözülmüş ancak 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile boğazlar konusu lehimize çevrilmiştir.
Başka bir örnek ise Hatay meselesidir. Hatay, Fransa ile 1921’de imzalanan Ankara Antlaşması’na göre sınırlarımız dışında kalmış; güney sınırı da Lozan’da bu antlaşmaya göre belirlenmiştir. Ancak 1939 yılında Hatay’ın anavatana katılmasıyla Güney sınırımız da son şeklini almıştır.
Sonuç olarak;
Lozan Antlaşması ile ekonomik gelişmenin ilkeleri netlik kazanmıştır. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren 10 yılda genel ekonomik politikaya yön veren iki temel yapı vardır. Bunlar İktisat Kongresi kararları ve Lozan’da alınan bu kararlardır.