Mülteci ve Göçmen Nedir? Mülteci ve Göçmen Arasındaki Fark Nedir?
Göçmen ve mülteci arasındaki fark nedir? Başka bir ülkeden diğer bir ülkeye çeşitli sebeplerle gelmiş olanlar, uluslararası literatürde bazı statülere dahildirler ve bu anlamda çeşitli tanımlamalar bulunur. Bunlar göçmen, muhacir, sığınmacı ve mülteci gibi kavramlardır. Peki göçmen ve mülteci kimlere denir ve bu kavramlar kimleri tanımlar?
Bu Yazının İçindeki Başlıklar
Mülteci ve Göçmen Nedir?
Türkiye’ye yurt dışından gelen sayısız yabancı uyruklu vardır ve bu kişiler hakkında farklı farklı tabirler kullanıldığını duyarız. Bu anlamda ciddi bir kavram karmaşası vardır. Doğru anlamda kime göçmen kime mülteci ya da sığınmacı denir, anlamak için bu kavramların tanımına bakalım;
Mülteci Kime Denir?
Birleşmiş Milletler, mülteci kavramını; “Dini, milliyeti ya da siyasi düşüncelerinden dolayı zulüm gören veya zulüm görme ihtimali bulunan; bu yüzden ülkesini terk etmek zorunda kalan ve geri dönmek istemeyen kişiler” şeklinde tanımlamıştır.
Mültecilik, hukuki bir statü olduğu için yukarıda belirtilen gerekçelerle ülkesini terk etmek zorunda kalan kişiler bunun için başvuruda bulunmalı ve bu başvurusu kabul edilmiş olmalıdır. Eğer ki kişinin mültecilik başvurusu kabul edilmezse bu durumda o kişi mülteci değil “sığınmacı” statüsünde yer alır.
Göçmen Kime Denir?
Göçmen ya da muhacir bir ülkeden diğerine giderek yerleşim sağlayan kişilere göçmen denir. Örneğin başka bir ülkeden Türkiye’ye göç edecek olanlar önce bulundukları ülkenin konsolosluğundan göçmen vizesi alır ve Türkiye’ye giriş yaptıktan sonra valiliğe kendilerini kayıt ettirirler. İskan Kanunu çerçevesinde göçmenliğe kabul edilirse “iskanlı göçmen” olur ve böylece karşılıksız iskan yardımı alabilirler.
Türk Vatandaşlık Kanunun ve İskan Kanunu’na göre Türk soyundan olanlar ve Türk kültürüne ait olanlar göçmen statüsünde değerlendirilebilir. Bunun değerlendirmesini ise Bakanlar Kurulu yapar.
Mülteci ve Göçmen Arasındaki Fark Nedir?
Yukarıdaki tanımlamalara göre göçmen ve mülteci arasındaki farkı basitçe şöyle tanımlayabiliriz; göçmen olmak tercihe bağlıdır; mülteci olmak ise mecburiyettendir. Çünkü mülteciler, ülkelerindeki herhangi bir zulümden kaçan ve can güvenliği tehdit altında olan kimseleri tanımlar. Göçmenler ise herhangi bir tehlike durumu olmadığı halde, kendi iradeleriyle -iş ve eğitim amaçlı ya da akraba yanına yerleşmek gibi sebeplerle- bulundukları yeri terk edip başka bir yere göç eder.
Uluslararası sözleşmelere göre mülteciler, sınır dışı edilmek ve can güvenliklerini tehdit edici durumlara geri gönderilmek gibi durumlara karşı korunurlar. Sosyal hizmetlere erişimleri sağlanmalıdır. Ancak göçmenler bir ülke tarafından geri çevrilebilir ya da kendi ülkelerine geri gönderilebilirler. Yani bunu engelleyici uluslararası bir sözleşme bulunmuyor.
Dünyada en fazla göçmen nüfusuna sahip ülke Amerika Birleşik Devletleri’dir. ABD’deki göçmen sayısı 45 milyondur ve bu sayı nüfusun yaklaşık %15’idir.
Türkiye, mülteci ev sahipliği konusunda dünyada ilk sırada yer almaktadır. Yaklaşık 4 milyon kayıtlı Suriyeli mültecinin yanı sıra yaklaşık 400 bin kadar farklı uyruklardan mülteciye ev sahipliği yapmaktadır.
Ancak Türkiye’deki Suriyeliler aslında “mülteci” değil “geçici koruma” statüsündedir ve hukuk sisteminde geçici koruma statüsünün azami süresi belirlenmemiştir. Bunun sebebi şudur; 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Sözleşme ve 1967 tarihli New york Protokolünde, Avrupa Konseyi üye ülkeleri dışından gelip de Türkiye’ye sığınan kişiler “mülteci” statüsüne dahil edilmez. Aynı protokole göre “şartlı mültecilik” statüsü ise bireysel göç sonucunda kazanılabilir. Bu nedenle Suriyeliler “mülteci” ya da “şartlı mülteci” statüsünde sayılmaz. İskan Kanunu’na göre Türk soyundan olanlar ve Türk kültürüne bağlı olanlar göçmen olarak kabul edildiğinden bu statüye de dahil değildirler.