19.Yüzyılda Sosyal Hayattaki Değişimler
19.yüzyılda sosyal hayattaki değişimler 11. Sınıf tarih dersi 4. Ünite 3. Konusudur. Burada 19. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nin nüfus yapısı ile birlikte ulaşım, haberleşme, vatandaşlık, eğitim ve askerlik gibi sosyal hayatta meydana gelen tüm gelişmeler ele alınacaktır.
4. Ünitenin önceki konuları için bknz;
2.Konu: Osmanlı Devleti’nde Modern Orduya Geçiş
Bu Yazının İçindeki Başlıklar
19.Yüzyılda Sosyal Hayattaki Değişimler
Osmanlı Devleti 19. Yüzyılda dünyadaki gelişmelere ayak uydurabilmek adına pek çok alanda değişime hız verdi. Bu gelişmeleri inceleyelim;
Nüfus ve Nüfuz
19.yüzyılda bir çok devlet siyasi ve askeri alanda güçlenebilmek için “nüfus”a önem verdi. Avrupa’da 16-19. Yüzyıllarda etkili olan merkantilist ekonomi anlayışına göre güçlü ve zengin devlet olmanın koşullarından biri nüfus artışıydı. Nüfus büyüklüğü siyasi, mali ve askeri açılardan güç demekti. Bu nedenle Avrupalı devletler nüfus artışını hızlandırıcı politikalar izledi. Diğer yandan nüfusun sadece sayısal artışı yeterli görülmediği için nüfusun eğitimli ve üretken olması için de çalışıldı.
Klasik dönemde nüfusu asker ve vergi kaynağı olarak gören Osmanlı Devleti, 19. Yüzyıldan itibaren ticaret, sanayi, tarım ve askeri yönlerden güçlenmek için nüfus artışının önemli olduğunu savundu.
Ulaşım ve Haberleşme
Avrupa’da ulaşım ve haberleşme alanındaki gelişmelerin gerisinde kalmak istemeyen Osmanlı Devleti, bu iki alanda da atılımlarda bulundu.
Ulaşım
18. Yüzyıldan itibaren Avrupa’da yol ve kanal inşası gelişti. 19. Yüzyılda hammadde ve pazarlara kolay erişim için tren icat edildi ve demiryolu ağı gelişti. (Avrupa’da ilk başarılı demiryolu 1830’da İngiltere’de açıldı) Limanlar, demiryolu ile iç bölgelere bağlandı ve böylece ağır ve hacimli mallar (kömür, demir gibi) ucuz ve hızlı şekilde taşındı.
Osmanlı Devleti’nde ise ilk demiryolu girişimleri 1856 Islahat Fermanı’ndan sonra başladı. İngilizlerin öncülüğünde 1867’de İzmir-Aydın hattı inşa edildi. (Osmanlı Devleti’nde demiryolu faaliyetleri, yapım maliyetinin yüksek olması, sermaye ve kaynak yetersizliği gibi sıkıntılar nedeniyle istenilen düzeyde gerçekleşmedi. İşte bu yüzden Osmanlı Devleti demiryolu inşası ve işletmesi bir imtiyaz olarak yabancı şirketlere verildi.
Demiryolu yapımı özellikle II. Abdülhamid’in temel politikalarından biri oldu. Nitekim II. Abdülhamid döneminde Osmanlı demiryolu ağının %70’ten fazlası inşa edilmişti. Demiryolu ağları ile Osmanlı Devleti;
- Merkezi otoritenin uzak bölgelere ulaştırılmasını,
- İç güvenliği sağlamayı
- Tarımsal vergileri toplamayı
- Savaşlarda cepheye asker ve malzeme sevkiyatı yapmayı
- Devleti iç ve dış tehditlere karşı korumayı
amaçladı. Nitekim demiryolları, iç isyanların bastırılmasında, Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı’nda büyük kolaylık sağladı.
Haberleşme
Avrupa’da 1844’te telgraf icat edildi ve böylece büyük şehirler haberleşme ağı ile birbirine bağlandı. Osmanlı Devleti’nde ise ilk telgraf hattı 1855’te kurularak İstanbul’u Avrupa’ya bağladı. Telgraf ve demiryolu Osmanlı Devleti’ne aynı anda gelmişti. Ancak telgraf hatları devletin en ücra köşelerine kadar ulaşabiliyordu. Telgraf hattı sayesinde tren seferleri kontrol edildi, orduda haberleşme için büyük avantaj sağladı
Ulus Devlet ve Vatandaş
Ulus devlet anlayışı, 1648 Westphalia Antlaşması’ndan sonra ortaya çıkan bir kavramdır. Önce 18. Yüzyılda İngiltere’de ardından 19. Yüzyılda Fransa’da ortaya çıkan ulus devlet anlayışı ile ulus devletler, iktidara tek başına hakim olma çabası içine girdi. Ulus devlet anlayışında milli birlik unsuru ön plandadır. Ulus ile devlet birbirine eş değer olarak görülür. Ulus devlet anlayışının devamı için okul ve ordu faktörleri çok önemlidir.
Zorunlu Eğitim ve Askerlik
Fransa ve Prusya, modern eğitim sisteminde diğer ülkelere öncülük etti. Fransa, zorunlu eğitim yanı sıra zorunlu askerlik sistemini getirerek Avrupa’nın modern ulus devletini oluşturdu. Eğitim ve askerlik, modern ulus devletlerde kalkınmış bir ulus için ön koşul olarak görüldü.
Eğitimde özgür birey, doğa, tarih ve akıl ön plana çıkarıldı. Bilimin önemi ve gücü arttı ve eğitim sosyal hak oldu.
Halk arasında eşitsizlik ortadan kaldırılarak anayasal eşitlik getirildi. Böylece devletiyle kendini özdeşleştiren vatandaş kavramı ortaya çıktı. Bunun gerçekleştirilmesi için zorunlu temel eğitim ve askerlik uygulamasına geçildi.
Osmanlı Devleti’nde ise 19 yüzyılda merkezileşme, modernleşmenin temel amacıydı. Bu kapsamda açılan eğitim kurumları ve askeri teşkilatlarda, padişaha sadık bir ordu ve toplum oluşturmak amaçlandı.
Osmanlı Devleti’nde Modern Eğitim Kurumları
Batı’da meydana gelen gelişmeleri 18. Yüzyıla kadar takip etmeyen Osmanlı Devleti, savaşlarda aldığı üst üste yenilgiler ve iç yapısının bozulmaya başlamasıyla Avrupa’daki gelişmeleri takip etmeye başladı. Böylece 18. Yüzyıl itibarıyla Osmanlı çağdaşlaşma hareketleri başlamış oldu ve yeni kurumlar açılmaya başladı.
Hendesehane
Osmanlı çağdaşlaşma hareketinin ilk kurumu olan Hendesehane, Osmanlı ordusunun tekrar güçlenebilmesi için I. Mahmut döneminde kuruldu. Sadrazamın davetiyle Osmanlı ülkesine gelen Kont dö Boneval, Müslüman olarak Ahmet adını aldı. Humbaracı Ahmet Paşa adıyla bilinen Kont dö Boneval’ın çalışmalarıyla 1734’te Üsküdar’da kurulan Hendesehanede modern askeri teknikler öğretildi. Tercüme edilen kitaplarla, modern matematik ilk kez Osmanlı ülkesine girmiş oldu. Ancak yeniçerilerin tepki gösterdiği okul, 1750 yılında kapatıldı.
Mühendishane-i Bahr-i Hümâyun
Osmanlı donanmasının Rusya tarafından Çeşme’de yakılmasından sonra 1775 yılında İstanbul’da kurulan Batı tarzı eğitim veren çağdaş bir kurumdur. Dönemin padişahı I. Abdülhamit’tir. Yerli ve yabancı eserlerin yer aldığı zengin bir kütüphaneye sahiptir. Bu okul, günümüzde Deniz Harp Okulu’dur.
Mühendishane-i Berr-i Hümâyun
III. Selim döneminde İstanbul Eyüp’te kuruldu. Kara Mühendishanesi olarak da bilinir. Okulun; humbara, istihkam ve mühendislik olmak üzere 3 bölümü vardır. Okul programında pozitif bilimler ve uygulamalı savaş sanatına yer verildi. Mezunları askeri ocaklara subay olarak atanırdı. Bu okul, I. Dünya Savaşı başlayana kadar eğitime devam etti.
Mekteb-i Harbiye
II.Mahmut döneminde İstanbul Maçka’da kuruldu. Kaldırılan Yeniçeri Ocağı yerine kurulan Asakir-i Mansure-i Muhammediye ordusuna subay yetiştirirdi. Okul programında geometri, matematik, logaritma, ahlak, astronomi, coğrafya, tarih ve Fransızca derslerinin yanı sıra askerlikle ilgili dersler yer alırdı. Mekteb-i Harbiye, 1036 yılında Ankara’ya taşındı. Günümüzde Milli Savunma Üniversitesi’ne bağlıdır.
Mekteb-i Tıbbiye
II.Mahmut döneminde İstanbul Şehzadebaşı’nda kuruldu. Asakir-i Mansure-i Muhammediye ordusunun sağlık alanındaki ihtiyaçlarına karşılamak için kuruldu. Eğitim dilinin Fransızca olduğu okuldan mezun olanlar tıp muavini olarak atanırdı. Daha sonra Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane adını alan okula Viyana Tıp Fakültesi kurulu tarafından “fakülte” unvanı verildi. Bundan sonra Tıbbiye diplomalarının üzerine “Osmanlı Fakültesi” yazılmaya başladı.
Mekteb-i Mülkiye
Osmanlı Devleti’nin ilk sivil yüksekokuludur. 1859 yılında İstanbul’da kurulan okul, çağdaş ve bilgili devlet adamı yetiştirmeyi amaçlar. Coğrafya, tarih, siyaset, muhasebe, iktisat ve hukuk gibi derslerin okutulduğu okuldan mezun olanlar üst düzey devlet kademelerine atanırdı. Günümüzde Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi olarak eğitimine devam etmektedir.
Mesleki Eğitim
Sadece akademik ve askeri eğitim değil mesleki eğitim de önem kazandı. 1869 tarihli Maarif-i Umumiye Nizamnamesi ile mesleki eğitime de ağırlık verildi.
Sanat mektepleri, Aşı Memurları Mektebi, Telgraf Memurları Mektebi, Dişçi Mektebi, Demiryolu Memurları Mektebi meslek okullarından birkaçıdır.
Not: Eğitimdeki en önemli gelişmelerden biri de II. Mahmut döneminde İstanbul’da ilköğretimin zorunlu hale getirilmesidir.
Osmanlı Devleti’nde Yabancı Okullar
Osmanlı Devleti’ndeki azınlık okullarının sayısı hem zamanlar arttı hem de yabancı devletlerin himayesine altına girdi. Misyonerlik faaliyetlerinin hız kazandığı bu okullar, Osmanlı Devleti’ne karşı yıkıcı faaliyetlerde bulunmaya başladı. Osmanlı Devleti denetiminin olmadığı bu okulların sayısı; Orta Doğu, Güneydoğu Anadolu, İstanbul ve Doğu Anadolu gibi yerler olmak üzere 1600 civarındaydı.
Osmanlı Devleti, Maarif-i Umumiye Nizamnamesi ile bu okulları denetim altına almayı denemiş olsa da yabancı okullar üzerindeki denetim tam anlamıyla 1923 Lozan Barış Antlaşması ile sağlanabilmiştir.
Sosyal Devlet ve II. Abdülhamid
19.yüzyılın son çeyreğinde Almanya’da güçlenen sosyal devlet anlayışından etkilenen Osmanlı Devleti, bu alanda önemli adımlar attı. Özellikle II. Abdülhamit döneminde bir çok sosyal yardım kurumu açılmaya başladı.
II.Abdülhamit döneminde açılan bazı devlet hastaneleri
- Şişli Hamidiye Etfal Hastanesi,
- Samsun Gureba Hastanesi,
- Yıldız Askerî Hastanesi,
- İstanbul Kuduz Hastanesi,
- Üsküdar Akıl Hastanesi,
- Haydarpaşa Numune Hastanesi,
- Adana Hamidiye Hastanesi,
- Bursa Hamidiye Hastanesi,
- Edirne Askerî Hastanesi,
- Erzurum Numune Hastanesi,
- Antep Hamidiye Hastanesi,
- Gülhane Askerî Tıp Akademisi
II.Abdülhamit Döneminde Açılan Bazı Sosyal Yardım Kurumları
Sosyal devlet anlayışını güçlendirmek amacıyla II.Abdülhamit döneminde açılan sosyal yardım kurumlarından ön plana çıkanlar şunlardır;
Dârülaceze
Çocuk, yaşlı, sakat ve kimsesizleri koruma amacıyla kurulmuştur. Osmanlı Devleti’nde modern anlamda faaliyet gösteren ilk sosyal yardım kurumudur ve günümüzde hala varlığını devam ettirmektedir.
Dârülhayr-ı Ali
1890’lı yıllarda meydana gelen Ermeni olayları nedeniyle yetim kalan Müslüman çocukların eğitim ve diğer tüm ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla açıldı.
Himaye-i Etfal Cemiyeti
1908’de Kırklareli’de kuruldu. Kimsesiz ve yardıma muhtaç çocuklar hizmet için kuruldu. Günümüzde Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü adıyla faaliyetlerine devam etmektedir.
II.Abdülhamit döneminde ayrıca emeklilik sistemi kuruldu. Devlet memurları için -günümüzde Sosyal Güvenlik Kurumu olan- Tekaüd Sandığı kuruldu. Yoksullara aylık bağlandı.
Sivil Toplum Kuruluşlarının Devlet Kurumuna Dönüştürülmesi
Osmanlı Devleti’nde eğitim ve sağlık alanında hizmet veren vakıf ve sivil toplum kuruluşları 19. yüzyıldan itibaren yerini devlet kurumlarına bırakmaya başladı. Çünkü vakıflar modernleşme hareketlerinin gerisinde kalmıştı. Bu nedenle vakıf okulları yerine devlet tarafından modern eğitim kuruluşları açıldı. Aynı şekilde sağlık hizmetleri de bizzat devlet eliyle verilmeye başlandı.
Çok iyi anlatılmış, ödevime çok yardımcı oldu. Teşekkür ederim