Türk İslam Devletlerinde Devlet Teşkilatı; Merkez ve Taşra Teşkilatı

Türk İslam Devletlerinde Devlet Teşkilatı

Türk İslam Devletlerinde devlet teşkilatı nasıldı? Bir önceki içeriğimizde İslamiyet öncesi Türk devletlerinde törenin devlet yönetimi konusunda son derece önemli olduğundan söz etmiştik. İlgili içeriğe buradan ulaşabilirsiniz. İlk Türk devletlerinde ülkenin töreye uygun olarak yönetilmesinin yanı sıra adalet kavramına çok önem verilirdi. Ayrıca halka karşı devletin sorumlulukları vardı. Başka bir deyişle “devlet halk içindir” anlayışı hakimdi. Diğer önemli bir anlayış ise “Türk cihan hakimiyeti” anlayışıydı.

İlk Türklerde Devlet Teşkilatı ve Yönetim Anlayışı ile ilgili detaylı bilgi için bknz;

İlk Türk Devletlerinde Devlet Teşkilatı

İlk Türk Devletlerinde Yönetim Anlayışı

Türk İslam Devletlerinde Devlet Teşkilatı

İlk Türk devletlerinde hakim olan bu anlayışlar Türklerin İslamiyeti kabul etmesinden sonra Türk-İslam devletlerinde de devam etti. Ancak cihan hakimiyeti anlayışı İslamiyetle birlikte cihat ülküsü ile birleşti. Böylece İslamiyet’in tüm dünyaya hakim olması anlayışı ortaya çıktı.

Büyük Selçuklu Devleti’ne kadar, İslamiyeti kabul eden devletler, İslam halifesinin otoritesini hem siyasi hem dini anlamda tanıdı. Ancak bu durum Büyük Selçuklu Devleti döneminde değişti. 1058 yılında dönemin Abbasi halifesi (o dönemde halifelik kurumu Abbasilerin elindeydi), temsil ettiği siyasi otoriteyi Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Tuğrul Bey’e devretti. Bu durum İslam dünyasında ilk kez dini ve siyasi otoritenin birbirinden ayrılması anlamına geliyordu. Yani halife artık İslam dünyasının hem siyasi hem dini otoritesi değil, sadece dini bir otoriteydi. Siyasi anlamdaki görev ya da yetkisi hükümdarların saltanatlarını onaylamak ve Türk-İslam devletlerinin hükümdarlarına unvan vermek gibi sembolik görevlerden ibaret duruma geldi.

Türk-İslam devletlerinde devlet teşkilatını merkez ve taşra teşkilatı olmak üzere iki ayrı ana başlık altında inceliyoruz.

Türk-İslam Devletlerinde Merkez Teşkilatı

Merkez teşkilatını meydana getiren unsurlar; Hükümdar, Saray ve Hükümet’tir.

Hükümdar

Bilindiği üzere İlk Türkler’de Göktanrı inancı hakim durumdaydı. Bu inanç çerçevesinde devlet yönetiminde de “kut” anlayışı son derece önemli bir yere sahipti. Kut anlayışına göre “hükümdara devleti yönetme yetkisini Tanrı verirdi.” Ayrıca bu yetki kan bağı yoluyla hanedanın erkek üyelerine geçerdi. Bu anlayış da Türk-İslam devletleri döneminde İslami anlam kazanarak devam etti. Yani artık hükümdara devleti yönetme yetkisini Gök Tanrı değil Allah verirdi. Hükümdarlık Allah’ın bir takdiriydi. Aynı şekilde bu yetkinin hanedanın erkek üyelerine geçmesi anlayışı da devam etti. İlk Türk devletlerinde geçerli olan “ülke hanedan üyelerinin ortak malıdır” anlayışı Türk-İslam devletlerinde de görülür. Ancak elbette hanedan üyeleri arasındaki taht kavgaları gibi bir risk de söz konusu olmaya devam etmiştir.

Müslüman Türk hükümdarlarının hakimiyet sembolleri ise İslamiyet öncesi Türklerdeki otağ, nevbet, taht vs. gibi sembollerin yanı sıra “hutbe”, “tıraz” ve “hilat”tı.

Peki Türk hükümdarlarının unvanlarında bir değişiklik olmuş muydu? Tarihte ilk Müslüman Türk devleti olan Karahanlılar her ne kadar İslam öncesi hükümdar unvanlarını kullanmaya devam etmiş olsalar da diğer Türk İslam devletlerinde bu unvanlarda değişiklikler görülür. Bunun en önemli örneği “sultan” unvanıdır. Sultan unvanını kullanan ilk Türk hükümdarı ise Gazneli Devleti’nin hükümdarı Gazneli Mahmut olmuştur. İlk zamanlarda melik ve emir gibi hükümdar unvanlarının kullanıldığı Büyük Selçuklu Devleti’nde Sultan Melikşah’tan itibaren “Sultan-ı Azam” unvanı kullanıldı. Melik unvanı ise eyaletlere idareci olarak gönderilen şehzadelere verilen bir unvandı. Meliklerin yanında onların eğitiminden sorumlu olan tecrübeli devlet adamlarına ise Atabey ya da Ataman denirdi. Atabeylerin görevi melikleri en iyi şekilde yetiştirmekti.

Saray

Devletin yönetim merkezi olan saray Karahanlı Devleti’nde “kapu”, Selçuklu Devleti’nde ise “dergah” olarak adlandırılırdı.

Saray Görevlileri

Sarayda hükümdarın resmi ve özel işlerinden sorumlu görevliler bulunurdu. Bu görevliler arasında en önemlilerinden biri haciplerdi.

Büyük Hacip: Haciplerin başında bulunan en yetkili görevli Büyük Hacip’ti ve Büyük Hacip Selçuklularda protokol bakımından sultan ve vezirden sonra gelirdi. Büyük Hacip sarayda yetişir, yüksek rütbeli subaylar arasından seçilir ve sarayın her işinden sorumlu olurdu.

Emir-i Hares: Devlete ya da hükümdara karşı suç işleyenleri yakalayıp cezalandırmakla görevlidir.

Vekil-i Hâss: Sarayın genel işlerinden sorumludur.

Silahdar: Hükümdarın silahlarından ve silahların bakımından sorumlu görevlidir

Çaşnıgir: Hükümdarın yiyecekleri ile ilgilenen görevlidir.

Şarapdâr: Hükümdarın içeceklerinden sorumlu görevlidir.

Câmedâr: Hükümdarın ve ailesinin kıyafetleriyle ilgilenen görevlidir.

Candar: Sarayın güvenliğinden sorumlu görevlidir.

Alemdâr: Seferlerde sancağı taşıyan ve koruyan görevlidir.

Emir-i Ahur: hükümdarın ve saraydaki atların bakımından ve terbiyesinden sorumlu görevlidir.

Hânsâlâr: Aşçı başıdır. Saray mutfağından sorumlu görevlilerdir.

Hükümet

Hükümetin başında vezir bulunurdu. Vezir, devlet içinde hükümdardan sonra en yetkili kişiydi. Vezire Karahanlı Devleti’nde “yuğruş”, Gazneli Devleti’nde “Hace-i Buzurg” unvanı verilirdi.

Devlet yönetiminde en önemli kurumlardan biri de “divan”dır. Divan, devlet işlerinin görüşülüp karara bağlandığı bir kurumdur. Divanların bir araya gelmesi ile büyük divan yani hükümet oluşurdu. Başkanlığını ise vezir yapardı. Ancak burada alınan kararlar hükümdar tarafından onaylandıktan sonra uygulamaya konulurdu.

Türk-İslam Devletleri’nde Divan Kurumu

Karahanlı, Gazneli ve Büyük Selçuklu Devleti’nde divanlar ve bu divanların sorumluluk alanları şöyledir;

KarahanlılarGaznelilerSelçuklular
Divan-ı Âli

Bugünkü Bakanlar Kuruludur ve vezirin başkanlığında toplanarak devlet yönetimiyle ilgili kararlar alır.

Divan-ı Vezaret

Genel idare ve mali işlerle ilgilenir ve vezir başkanlığında toplanır.

Divan-ı Saltanat

Bugünkü Bakanlar Kuruludur ve vezirin başkanlığında toplanarak devlet yönetimiyle ilgili kararlar alır.

Divan-ı Tuğra

İç ve dış yazışmalarla ilgilenir

Divan-ı Risalet

İç ve dış yazışmalarla ilgilenir. Başkanı Sahib-i Divan-i Risalet’tir.

Divan-ı Tuğra

İç ve dış yazışmalarla ilgilenir. Başkanı Tuğrai’dir.

Divan-ı İstifa

Devletin gelir ve giderleriyle; mali illeriyle ilgilenir. Başındaki görevliye Agıcı denir.

Divan-ı Vekalet

Hükümdarın ve ailesinin mali işleriyle ilgilenir. Başındaki görevliye Vekil-i Has denir.

Divan-ı İstifa

Devletin gelir-giderleriyle ilgilenirdi. Bugünün Maliye Bakanlığıdır. Başındaki görevliye Müstevfi denir.

Divan-ı İşraf

Mali işlerle ilgilenir. Başındaki görevliye Baş Müşrif denirdi.

Divan-ı İşraf

Devlet içindeki haberleşme ve gizli haber işleriyle ilgilenir. Başındaki görevliye Müşrif denirdi.

Divan-ı İşraf

Mali işlerle ilgilenir. Başındaki görevliye Baş müşrif denir.

Divan-ı Arız

Askeri işlerle ilgilenen bu divanın başındaki görevliye Emir- Arız denir.

Divan-ı Arız

Askeri işlerle ilgilenen bu divanın başındaki görevliye Emir- Arız denir.

Divan-ı Arız

Askeri işlerle ilgilenen bu divanın başındaki görevliye Emir- Arız denir.

 

Taşra Teşkilatı

Türk-İslam devletlerinde eyaletlere ayrılan ülkede bu idari bölgelere yönetici olarak hanedan üyeleri ya da askeri valiler atanırdı. Eyaletlerde idari, askeri ve adli görevliler bulunur; bu görevliler merkezden görevlendirilirdi.

Karahanlı, Gazneli ve Selçuklu Devleti’nde belediye işlerinden sorumlu görevlilere Muhtesip denirdi. Adli işlerden sorumlu görevli kadı, mali işlerden sorumlu görevli ise amil idi.

Bunları da beğenebilirsiniz
Bu Konu Hakkında Siz Ne Düşünüyorsunuz?