Antik Çin’de din ve inanç neydi? Eski Çinliler hangi dinlere inanmışlardı? Yeryüzündeki en eski uygarlıklardan biri olan Çin, çeşitli dini inançların hakim olduğu bir medeniyettir. Ancak Çin’de dini inançlar temelde felsefi öğretilerin etrafında şekillenmiştir.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar
Antik Çin’de Din
Farklı dini inançların etkisi ile birlikte üç ana din, Antik Çin tarihinin bir parçasını oluşturur. Bu dinler; Taoizm, Konfüçyüsçülük ve Budizm’dir.
Antik Çin’de ülke refahının yukarıda ve ötesindeki faktörlerden geldiğine inanıyorlardı. Bu yüzden kara, nehir, deniz, yıldız, rüzgar, ay ve güneşe kısacası dünyanın bileşimine tapınırlardı. Shang Hanedanlığı döneminde insanlar, büyüklerinin öldükten sonra tanrı olduklarına inanırlardı.
Taoizm
Lao Tzu adındaki Çinli bir filozof tarafından 6. yüzyılda Zhou Hanedanlığı döneminde ortaya atılan bir felsefe olan Taoizm kısa sürede Çin’de etkili hale geldi. Bu felsefeye göre insanlar zorla bir şey elde etmemeli, taviz vermemeli ve doğal güçleri kendi lehlerine kullanmalıydı. Ayrıca tüm canlıların içinde evrensel bir güç olduğunu ve bu güce saygı duyarak mutlu bir hayat yaşayacaklarını savunurdu. Taocular pek çok kurala ve otoriteye inanmazdı.
Yin Yang fikrinin temeli Taoizm’e dayanır. Buna göre doğadaki her şey Yin ve Yang adında iki dengeleyici güce sahiptir. Bu güçler karanlık ve aydınlık, soğuk ve sıcak, erkek ve dişi olabilir. Bu karşıt güçler her zaman eşit ve dengelidir.
Konfüçyüsçülük
Filozof Konfüçyüs tarafından, Taoizm’in kurulmasından kısa bir süre sonra ortaya atılan bu felsefe insanların başkalarına saygı ve nezaketle davranması gerektiğini savunur. Onur ve ahlaka özellikle vurgu yapılır.
Konfüçyüsçülük’e göre aile çok önemlidir ve akrabalara saygı gösterilmelidir. Taocuların aksine güçlü ve organize hükümete inanırlardı.
İki önemli felsefi ekol;
-Mo Tzu’nun öne sürdüğü; Mutluluğa giden yol herkese kendi ailelerine davrandıkları gibi davranılmasından geçer
-Tüm insanlar temelde kötüdür. Düzeni ve barışı korumak için katı yasalar ve sert cezalarla aynı çizgide tutulmaları gerekir (Legalizm)
öğretileridir. Legalizm de bir tür Konfüçyüsçülük’tür.
Budizm
Hindistan’dan Çin’e MS 500’lerde gelmiştir. Buda (aydınlanmış kişi) olarak bilinen Siddhartha Gautama, Budizm’in kurucusu olarak bilinir.
Han Hanedanlığı imparatoru Ming, bir gün rüyasında parlak bir hale takan altın bir adam görür. Rüyasını danışmanlarına anlatır ve danışmanlarından biri imparatora Buda’dan bahseder. Bunun üzerine imparator, Budist vaazları hakkında bilgi almak için Güney Hindistan’a bir temsilci gönderir. Böylelikle Budizm artık Çin’de etkili olmaya başlar.
Budizm, Çin’e geldiği sırada Taoizm ve Konfüçyüsçülük, Çin’de iki büyük din durumundaydı. MS 200’lerden itibaren Budizm Çin’de yayıldı.
Budizm’e göre; dünya geçicidir ve sürekli değişir. Dünya ruhsuzdur ve içinde ebedi hiçbir şey yoktur. Budistler benliğin yeniden doğuşuna inanırlar. İnsan düzgün bir hayat yaşadığı takdirde yeniden doğuş döngüsü tamamlanır ve böylece kişinin ruhu nirvanaya ulaşır. Ayrıca Budistler “Karma”ya inanırlar. Karma’ya göre tüm eylemlerin sonuçları vardır. Eylemler iyi ise iyi, kötü ise kötü sonuçları olur.
Buda öğretileri Dört Yüce Gerçek kategorisi altında özetlenir. Bunlar;
- Acı çekmek yaygındır. (doğum, hastalık, yaşlılık ve ölüm gibi)
- Acıların sebebi cehalet ve açgözlülüktür.
- Açgözlülük ve cehalet biterse acılar son bulur
- Acıyı sona erdirmenin yolu sekiz katlı yolu takip etmektir. Bu katlar; Doğru görüş, doğru düşünce, doğru konuşma, doğru davranış, doğru geçim aracı, doğru çaba, doğru dikkat, doğru konstantrasyon.
Özetle Antik Çin’de din üç felsefi inanç etrafında şekillendi. 14.yüzyılda Ming Hanedanlığı döneminde Konfüçyüsçülük yeniden imparatorların ana dini oldu. Taoizm ve Budizm ise sıradan insanlar arasında etkili olmaya devam etti.
Çin Mitolojisi
Çin mitolojisi, Antik Çin’in ilk efsanevi hükümdarlarını anlatır. Çin mitolojisi “Üç Hükümdar ve Beş İmparator” anlayışı çerçevesinde şekillenir.
Üç hükümdar, çok yaşlı olana kadar yaşayan ve hükümdarlıkları sırasında ülkeye barış ve refah getiren güçlü yarı tanrılardı.
Fu Xi: Hükümdar Fu Xi’nin balık tutmayı, tuzak kurmayı ve yazmayı icat ettiği söylenirdi. Kız kardeşi Nuwa ile birlikte kilden ilk insanları yarattıklarına inanılırdı.
Nuwa: Fu Xi’nin insanları yaratmasına yardım etmiş ve cennetin duvarını onarmıştır.
Shennong: Adı ilahi çiftçi anlamına gelir. Tarım bilgisini Çin halkına taşımıştır. Sabanı, çapayı, baltayı ve Çin takvimini icat etmiştir.
Çin mitolojisine göre beş imparator ise onurlu bir şekilde hüküm süren mükemmel krallardı. En ünlüsü Sarı İmparatordur. 100 yıl hüküm süren Sarı İmparator, Çin Uygarlığının başlangıcını sağladı. Diğer dört imparator ise Zhuanzu, Ku, Yao ve Shun’dur.
Çin mitolojisindeki en büyük yaratık efsanevi ejderhadır. Ejderhaların su ve hava durumu üzerinde güçleri olduğuna inanılırdı. Ejderhaların ayrıca fırtınaları, kasırgaları, okyanusları ve selleri kontrol ettiğine inanırlardı.
Ejderha ayrıca imparatorun simgesidir. Sarı İmparatorun öldüğünde ejderhaya dönüşüp cennete uçtuğuna inanılırdı.
Antik Çin’de, üzerinde ejderha resmi olan kıyafetleri sadece imparator giyebilirdi.
Çin Yeni Yıl Efsanesi
Çin yeni yıl efsanesi binlerce yıl önce küçük bir köyde başladı. Her kış Nian adında, boğa gövdesine ve aslan kafasına sahip bir canavar köye girip insanlara saldırırdı. Bir gün yaşlı bir bilgenin planı üzerine Nian’ın bir sonraki gelişinde insanlar havai fişek ve davullarla çok fazla gürültü yapıp canavarı korkuttular ve böylece canavar bir daha o köye gelmedi. Köy halkı da havai fişeklerle canavardan kurtuldukları günü kutladılar. Canavardan kurtuldukları gün Bahar Şenliği ve Çin Yeni Yılı’nın başlangıcı oldu.