Antik Roma mimarisi özellikleri nelerdir? Antik Roma mimarisi, halkın farklı yaşam tarzlarını gösteren günlük yaşamın önemli bir parçası durumundaydı. Bu içeriğimizde Antik Roma’nın sivil mimarisi olmak üzere askeri ve dini mimari özelliklerini inceliyoruz.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar
Antik Roma Mimarisi
Erken Roma mimarisi büyük ölçüde Antik Yunan mimarisinden etkilenmişti. Ancak kendi tarzlarını da oluşturarak mimaride birçok medeniyete örnek olmayı başarmışlardı. Kemerler, kubbeler, su kemerleri, amfitiyatrolar, kaplıcalar, tapınaklar ve evleriyle mimaride önemli yapılar inşa ettiler.
Roma’nın hemen hemen her yerine su kemerleri yaparak doğal su kaynaklarından uzak bölgelere su taşımayı başardılar.
Binalarında çoğunlukla tuğla ve mermer kullandılar. Taştan inşa ettikleri amfitiyatroları gladyatör dövüşleri, araba yarışları ve halka açık infazlar için kullanırlardı. Antik Roma’daki amfitiyatro sayısı 230’du.
Kasabaların etrafı surlarla çevrili olurdu. Kasabalarda tapınaklar, evler, atölyeler, hamamlar, mağazalar, tuvaletler ve amfitiyatro gibi yapılar bulunurdu. Kasabalar oldukça büyüktü ve kasabaların ortası forum olarak kullanılırdı. Taştan yapılmış ve dikdörtgen şeklindeki forumlar ise kent meydanıydı. Burada seçimler, kamuya açık konuşmalar ve duruşmalar gerçekleştirilirdi.Forumda dükkan, çarşı ve pazar kurulur, ticaret yapılırdı.
Roma kasabaları oldukça moderndi ve kasabaların çoğunda su ve kanalizasyon sistemi vardı.
Hamamlar, Romalıların her gün vakit geçirdiği mekanlardı. Yıkanmak dışında sosyalleşmek amaçlı da kullanılırdı. Her kasabada hamam bulunurdu.
Roma mimarisinin en dikkat çekici özelliklerinden biri de taş binaların duvarlarına oyulmuş sanat eserleriydi. Ünlü Romalıların resimleri, destansı savaş sahneleri vb. Roma’daki evlerin ya da kamu binalarının duvarlarına oyulurdu.
Romalılar dünyanın en iyi mühendislerindendi. Antik Roma döneminde inşa edilen yapıların pek çoğu günümüzde hala ayaktadır. Sadece binalar değil yollar, su kemerleri, köprüler, ordu için yaptıkları silah ve zırhlarla mühendislik yeteneklerini ortaya koymuşlardı. Roma mühendisliğine en güzel örneklerden biri –dünyanın yeni yedi harikasından biri olan- Kolezyumdur. Günümüze kadar ayakta kalmayı başaran ve gladyatör oyunlarının yapıldığı stadyum, 50 bin kişilik kapasiteye sahipti. Dünyanın en büyük amfitiyatrosudur.
Antik Roma’da Evler
Romalılar, ekonomik durumlarına göre farklı tür evlerde yaşardı. Yoksul halk şehirlerde küçük apartmanlarda ya da kırsal bölgede küçük barakalarda yaşardı. Zengin halk ise şehirlerde büyük evlerde ya da kırsalda büyük villalarda yaşardı.
İnsulae
İnsulae Latince’de “adalar” anlamına gelir. Alt gelir düzeyine sahip insanların şehirlerde yaşadıkları sıkışık düzendeki beş ya da yedi katlı apartmanlardır. Her dairede bir ya da iki oda olurdu.
Apartmanın alt katında sokaklara açılan dükkanlar olurdu. Üst katlardaki daireler pek tercih edilmezdi çünkü bu dairelerde su, ısıtma ve tuvalet yoktu.
Domus
Zengin kesimin yaşadığı şehirdeki büyük ve gösterişli evlerdi. Atriyum denilen avlusu, özel banyoları ve odaları olurdu. Evlerin duvarlarını tablolar, çini mozaikler ve heykellerle süslerlerdi. Domus denilen evlerde;
Vestibulum denilen giriş holü
Tablinum denilen çalışma ya da oturma odası
Triclinum denilen yemek odası
Cubiculum denilen yatak odası
Culina denilen mutfak vardı.
Zengin kesimin kırsal bölgedeki villaları şehirdeki evlerinden çok daha büyük ve gösterişliydi. Hizmetçi odaları, havuzlar, egzersiz odaları ve bahçeleriyle bir çok odaya sahip villalardı. İç mekan su tesisatı ve yerden ısıtma sistemi gibi konforlara sahipti.