Türklerde Devlet Yönetimi, İlk Türk Devletlerinde Yönetim Anlayışı
Türklerde devlet yönetimi nasıldı? İlk Türk Devletlerinde devlet teşkilatı ve devleti meydana getiren unsurları daha önce ele almıştık. İlgili içeriğimize buradan ulaşabilirsiniz. Bu içeriğimizde Türklerde devlet teşkilatı içinde yer alan konulardan “devlet yönetimi” konusunu ele alıyoruz.
Türk İslam Devletleri’nde Devlet Teşkilatı hakkında bilgiye ise buradan ulaşabilirsiniz.
İlk Türk Devletleri hakkında genel bilgiler için;
Orta Asya’da Kurulan İlk Türk Devletleri
İlk Türk Devletlerinde Kültür ve Medeniyet
başlıklı içeriğimizi inceleyebilirsiniz.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar
Türklerde Devlet Yönetimi
Tarihte bilinen ilk teşkilatlı Türk Devleti Asya Hun Devleti’dir. Diğer başlıca Türk devletleri arasında Göktürk Devleti, Avrupa Hun Devleti ve Uygur Devleti sayılabilir. Eski Türkler yaşadıkları coğrafyanın (Orta Asya) iklim ve yeryüzü şekilleri gibi faktörlerinin etkisiyle atlı göçebe bir yaşam tarzı sürmekteydi. İşte bu yaşam tarzı da Türklerin teşkilatçı özelliklerinin güçlenmesini sağlamıştı.
Eski Türklerde devlet “il” kelimesiyle tabir edilirdi. Devlet yönetiminde kağan unvanını kullanan hükümdar başta olmak üzere hükümet ve kurultay gibi unsurlar önemliydi.
Kağan
Türklerde devletin temsilcisi “kağan, hakan, han” gibi unvanlar taşıyan hükümdardı. Göktanrı inancına sahip olan eski Türkler hakimiyetin asıl sahibinin Tanrı olduğuna inanırdı. Tanrı, bu hakimiyeti kağanlar aracılığıyla kullanırdı. Bu nedenle kağanların Tanrı tarafından üstün yeteneklerle ve büyük bir güç ile donatıldığına inanılırdı. Bu güç ve yetenekler Kök Türk kitabelerinde “kut”, “ülüg” ve “küç” terimleriyle ifade edilmiştir.
Kut: Kağanın siyasi iktidar sahibi olmasıdır
Ülüg (Ülüş): Pay, kısmet gibi anlamlara gelir. Tanrı’nın ülkede bolluk ve bereketi arttırması ve böylece iktisadi anlamda bir güç kazandırması; kağanın ise bunu halkına adaleti gözeterek dağıtması yani pay etmesidir.
Küç: “Güç” anlamına gelir. Tanrı, kağanın gücünü arttırır ve böylece kağan savaşlarda başarılı olur.
Burada özellikle belirtilmesi gereken husus; Türk kağanının ilahlaştırılmamasıdır. Yani Türklerde “tanrı-kral” anlayışı yoktur. Hükümdar sadece “kut” denilen ilahi bir lütufa sahiptir; Tanrı’ya ve töreye karşı her zaman sorumludur.
Kut anlayışını basitçe “hükümdara ülkeyi yönetme yetkisinin Gök Tanrı tarafından verilmesi” şeklinde tanımlayabiliriz. Kağanın taht’a çıkıp hükümdar olması şu şekilde gerçekleşirdi: Kağan, bir keçe üzerine oturur ve dokuz kez döndürülür. Her dönüşte halkını selamlar. Dokuzuncu dönüşünde ise Tanrı’nın yanına ulaştığına inanılır. Kağan daha sonra siyah bir keçenin üzerine otururdu. Beyaz kıyafetler giymiş olan boy beyleri de; “Yukarıdaki güneşe bak ve baki olan Tanrı’ya itiraf et.Sen onun gölgesisin. Kendi tedbirini onun muradına uydur ki sana sadece bu siyah keçe kalmasın.” diyerek kağana bağlılıklarını bildirirlerdi. Törenin devamında beyler kırmızı kıyafetler giyer ve ardından kağana taç giydirirlerdi. Ardından kağanın boynuna ipek kaftan geçirilip sıkılır ve kaç yıl kağan olarak kalacağı sorulurdu. Buradaki amacın “hizmet andı” olduğu düşünülüyor.
Türk töresine göre hükümdar kurultay denilen mecliste seçilirdi. Türk olan baş hatunun genellikle büyük oğlu hükümdar olur; diğer tiginler yani baş hatunun oğulları “şad” yani ordu komutanı olurlardı. Fakat bu kuralın her zaman uygulandığı söylenemez. Bu konuda kesin bir kural olmadığı için tiginler arasında sık sık taht kavgaları yaşanmış ve bu da Türk devletlerinin zayıflayıp parçalanmasına bile yol açmıştır.
Kağan öldüğünde ya da tahttan indiğinde erkek çocuğu yoksa ya da yaşları küçükse, kağanın erkek kardeşlerinden biri taht’a çıkabilirdi. İlteriş Kağan öldüğünde çocukları Kültigin ve Bilge küçük yaştaydı. Bu nedenle İlteriş Kağan’ın kardeşi Kapgan Kağan hükümdar olmuştu.
Hükümdar olan kağanın, tahtta kalıp hükümdarlığına devam etmesinin birincil koşulu başarılı olmasıdır. Devlet yönetiminde siyasi, askeri ya da ekonomik, herhangi bir alanda sıkıntılar baş gösterdiğinde Tanrı’nın kağandan “kut” yetkisini aldığına inanılır ve kurultay tarafından başka bir kağan göreve getirilirdi.
İlk Türk devletlerinde hükümdarların “kağan” unvanı dışında han, hakan, yabgu, ilteber gibi unvanlar kullanırlardı. Hun Devleti’nde daha çok “şanyü” (sonsuzluk, genişlik) unvanı kullanılırken Kök Türklerde kağan, Uygurlarda “idikut” unvanı kullanılmıştır.
Hükümdarların kullandıkları unvanlar dışında bazı hakimiyet sembolleri de vardı. Bunlar;
Otağ (hükümdar çadırı)
Örgün (taht)
Tuğ (sancak)
Kotuz (sorguç)
Davul
Berge (kamçı)
Kılıç
Yay
Kağanın Görevleri
Türk hükümdarları cesur, kahraman, bilgili ve erdemli olmalıydı. Çünkü onlar hem devleti hem halkını temsil ediyordu.
Kağanın başlıca görevleri şöyleydi;
Ülkeyi, devleti düşmanlardan korumak
Halkın huzur, güvenlik ve refahını temin etmek
Toplulukları tek devlet çatısı altında toplamak
Töreyi uygulamak, düzeni sağlamak
Adaleti gözetmek
İç ve dış siyaseti düzenlemek
Savaş ve barışa karar vermek
Orduya komuta etmek
Devlet görevlilerinin tayinini yapmak
Hatun
Türklerde kağanın eşi hatun ve kağanın erkek çocukları tiginler de devlet yönetiminde etkiliydi. Hatun da, hatun tahtına otururdu. Kurultayda söz sahibiydi ve elçi kabul etme, savaşa katılma yetkisi vardı. Ayrıca kendilerine ait sarayları ve askerleri de olurdu.
Tigin
Kağanın erkek çocuklarına tigin denirdi. Her bir tigin devlet teşkilatının en yüksek mertebelerinde görev alırdı. Böylece devlet yönetiminde tecrübe kazanmaları sağlanırdı.
Diğer Yöneticiler
Hatun ve tigin dışında bazı unvan ve memuriyetler şöyledir;
İlteber: Yüksek devlet memuru
Tarkan: Komutan
Buyruk: Bakan
Ataman/İnal/İnanç: Tigin eğitmeni
Tudun: Vergi memuru
Tutuk: Askeri vali
Sübaşı: Ordu komutanı
Hükümet (Ayukı)
Ayukı deniekn hükümet Asya Hun Devleti’nden itibaren devlet yönetimiyle ilgili kararlar almak ve alınan kararları uygulamakla görevlidir. Ayukının başındaki görevliye yani başbakana “aygucı” denirdi. Aygucı hanedan mensubu değildi ve genellikle yetenekli ve yetkin kişiler arasından seçilirlerdi. Ayukının diğer üyelerine buyruk denirdi.
Kurultay
Siyasi, askeri, ekonomik, sosyal vs. her konuda devlet işlerinin görüşülüp karara bağlandığı meclistir. Kurultay “toy” ya da “kengeş” isimleriyle de anılır. Kurultay sadece devlet meselelerinin görüşüldüğü bir yer değildir. Burada aynı zamanda bazı dini törenler, yarışmalar yapılır ve çeşitli eğlenceler düzenlenirdi. Her toyun sonunda ziyafetler verilir ve bu şölenlere halk da katılırdı.
Kurultayın başkanı kağandır. Kağanın olmadığı zamanlarda kurultaya aygucı (vezir) başkanlık ederdi. Kurultayın üyelerine ise Toygun denirdi. Kurultaya hatun, vezirler, boy beyleri, komutanlar ve diğer idari görevliler katılırdı. Belirli zamanlarda toplanmakla birlikte olağanüstü durumlarda da toplanırdı. Bu olağanüstü durumlar savaş, barış, göç ya da isyan gibi durumlardır.
Peki kurultaydan çıkan kararlar kağan tarafından mutlaka uygulanmak zorunda mıydı? Kurultaydan çıkan kararı kapan dikkate almak durumundaydı. Kurultay kararını uygulamadığında sonuçların sorumluluğunu da tek başına üstlenmiş sayılırdı.