Eski Mısır’da din ve inanç nasıldı? Eski Mısırlılar neye inanıyorlardı? Eski Mısır’da çok tanrılı bir inanç sistemi vardı. Halk, tanrı ve tanrıçalara inanır; dinlerini bu tanrıların sahip oldukları güçlere dayanarak yaşarlardı. Başka bir deyişle doğaüstü olaylara ve yaşamlarının tanrılar tarafından kontrol edildiğine dair derin bir inanca sahiplerdi.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar
Eski Mısır’da Din ve İnanç
Eski Mısır’da Aşağı Mısır ve Yukarı Mısır olmak üzere iki krallık vardı ve her iki krallığın kendi dinleri vardı. Bu iki krallık birleştiğinde ise farklı inanç ve kültürler birleşmiş oldu. Nitekim 3000 yıldan fazla süre varlığını sürdürmüş olan Mısır uygarlığında pek çok inanç ve gelenek değişmiştir.
Çok tanrılı bir inanç sistemi içinde İsis ve Osiris başta olmak üzere Anubis, Nu, Ra gibi pek çok tanrıya inanırlardı.
Her köyün bir tanrısı olurdu. Köylerde halk, köye kurulan mekanlarda ibadet ederlerdi.
Tanrılar genellikle aslan, kedi, koç ve timsah gibi hayvanlarla temsil edilirdi.
Yaklaşık 2000 tanrıları vardı.
İnandıkları tanrı ve tanrıçalar onlara bol bol yiyecek ve mutlu bir yaşam versin diye dini ritüellere önem verirlerdi. Hayatlarını, dini ritüeller ve ibadetler yoluyla tanrı ve tanrıçaları onurlandırmaya ve onlar için tapınaklar inşa etmeye adamışlardı.
Firavun denilen Mısır hükümdarlarının yarı tanrı yarı insan olduklarına inanılırdı. Firavunun tanrılarla insanlar arasında aracı olduğuna inanırlardı. Firavun öldükten sonra ruhu tanrılar dünyasına göç ederdi. Bu nedenle özellikle firavunlar, öldükten sonra özenle mumyalanır ve piramit olarak bildiğimiz mezarlara konulurlardı.
Eski Mısırlılar Dünya’nın düz olduğuna ve kilden oluştuğuna inanırlardı. Onlara göre Dünya büyük bir denizin üzerinde yüzüyordu ve Nil Nehri de bu denizin kaynaklarından biriydi.
Eski Mısır’da Ahiret İnancı
Antik Mısır’da güçlü bir ahiret inancı vardı. Kişinin, öldüğünde öbür dünyaya giderek yaşamını aynı şekilde orada devam ettirdiğine inanırlardı. Bu yüzden ölüleri mumyalayıp değerli ve özel eşyaları mezarlara koydular.
Ölen kişi öbür dünyaya girebilmek için önce Hakikatler Salonuna girerek bir sınavı geçmesi gerekirdi. Ölüler tanrısı Anubis, terazinin bir kefesine kişinin kalbini, diğer kefesine devekuşu tüyünü koyarak bunları tartardı. Eğer tüy kalpten daha ağır gelirse bu kişi iyi bir hayat sürmüş demekti ve ahirete girebilirdi. Çünkü kişi iyi işler yaptıkça kalbinin hafiflediğine inanırlardı. Aksi takdirde kişinin kalbi, aslan gövdesine ve timsah kafasına sahip dişi iblis Ammit tarafından yenilirdi! Böylece kişi sonsuza dek yeraltı dünyasında sıkışıp kalırdı yani yok olurdu.
Yaşam Dünya’da önemliydi ama öbür dünyada daha da önemliydi. Onlara göre ahirette İki Tarla Ülkesi adında bir yer vardı ve burası neşe ve mutluluk yeriydi. İnsanlar burada sevdikleri insanlarla bir araya gelebilirdi. Ama buraya girebilmenin şartı da hafif bir kalbe sahip olmak yani iyi bir insan olmaktı. Böylece tanrı Osiris öbür dünyanın kapılarını açacak ve ölen kişi tanrı Ra’nın yelkenlerine binip yeni diyarlara gidebilecekti.
Kişinin kalbine Ab denilirdi ve kalp her şeyin merkeziydi. Kalp, kişinin akıllı kısmıydı ve insanın en önemli parçasıydı. Çünkü hangi iyi ve kötü işlerin yapıldığını bilen organdı.
Ölülerin Kitabı Nedir?
Mısır dininin önemli bir parçası olan Ölülerin Kitabı, ölen kişinin ruhunun sınavlardan geçerek ahirete çıkması için gerekli olan tüm bilgileri içerir. Kitapta 190 bölüm ve 165 büyü vardır. Kitaba bu isim aslında Avrupalı arkeologlar tarafından verilmiş. Kitabın gerçek adı “Günden Gelişin Kitabı”dır.
Kitap ölen kişinin kullanacağı büyülü konuşmaları ve duaları içeriyordu.
Eski Mısır’da Mezar Eşyaları
Ölümden sonraki yaşama olan inanç ölen kişilerin özel ve değerli eşyalarıyla birlikte gömülmesine neden olmuştu. Ayrıca ölmeden önce hediyeler hazırlayarak öbür dünyada güzel şeylere sahip olabileceklerine inanırlardı. Çünkü bu eşyaları öbür dünyada da aynı şekilde kullanabileceklerini düşünüyorlardı.
Dünya’da kullandıkları her şey mezarlara konulabilirdi. Takılar, heykeller, çömlekler, oyuncaklar, giysiler, mobilyalar, makyaj malzemeleri ve hatta yiyecek ve içecek gibi… Eğer eşya mezara sığmayacak kadar büyükse o eşyanın resmini çizip mezara koyarlardı.
Eski Mısır’da Rahipler
Rahipler toplumsal hayatta son derece itibar sahibi bir sınıftı. Tapınağa girip tanrı ve tanrıçalara yaklaşma ayrıcalığı rahip ve rahibelere aitti. Bu nedenle kutsal insanlar olarak kabul ediliyorlardı.
Rahipler genellikle firavun tarafından seçilirdi. Bazen babası rahip olan çocuklar büyüyünce rahip olabilirdi.
Rahiplerin günde iki kez yıkanması, başlarının ve vücutlarının traşlı olması gerekiyordu. Leopar gibi kutsal hayvanların derisinden yapılmış kıyafetler giyebilirlerdi. Hem vücutlarını hem başlarını kapatmaları gerekiyordu.
Tapınakta tanrı ve tanrıçaların hizmetkarlarıydılar. Tapınağa girip meşale yakmak, heykellere yağ ve parfüm sürmek ve dua etmek gibi ritüelleri uygularlardı. Bazen de tanrılara adaklar, giysi, mücevher ve güzel yiyecekler sunarlardı.
Rahipler akşam tapınaktan ayrılırken geri geri yürümeli ve bıraktığı ayak izlerini silmeliydiler.
Rahipler evlenebilir ve çocuk sahibi olabilirlerdi.