Orta Çağ’da Avrupa; Orta Çağ Avrupası’nın Özellikleri Nelerdir?

Orta Çağ'da Avrupa

Orta Çağ’da Avrupa nasıl bir durumdaydı? Avrupa’nın siyasi, sosyal ve kültürel yapısı nasıldı? Asya Hun İmparatorluğu’nun yıkılışından sonra Çin baskılarına karşı batıya doğru göç hareketlerine başlayan Hun toplulukları tarihte görülmemiş büyüklükte ve etkide bir göç dalgasına sebep olmuş; barbar kavimlerin bu göç hareketlerine dahil olması Avrupa’nın siyasi, sosyal ve kültürel yapısının değişimine yol açmıştır. 375 yılında gerçekleşen Kavimler Göçü denilen bu olay Orta Çağ tarihinin başlangıcı olarak kabul edilmiştir.

Orta Çağ’da Avrupa

Orta Çağ tarihi 375 Kavimler Göçü ile başlar ve 1453 İstanbul’un Fethi’ne kadar devam eder. Kavimler Göçü sonrası Roma İmparatorluğu’nun parçalanması Avrupa’da görülen değişimin en büyük sebeplerinin başında gelir.

Orta Çağ’da Avrupa’nın Siyasi Yapısı

Roma İmparatorluğu parçalandıktan sonra bu devletin hizmetinde çalışan senyör, dük ve şövalyeler belli bölgelerde kendi egemenliklerini kurup güçlenmeye başladı. Böylece toprak zenginliğine dayalı derebeylik (feodalite) rejimi ortaya çıktı. Bu durum kralların merkezi otoritesini sarsıcı bir etkendi. Krallar kendi ülkelerinde mutlak otoriteyi sağlayamaz olmuştu. Feodal beyler güçlü ve korunaklı şatolarda yaşamakta ve askerleri tarafından korunmaktaydı.

Feodalite rejiminin kralların otoritesini engellemesi Orta Çağ boyunca devam etti. 1453 yılında İstanbul’un fethedilmesi, barutun ateşli silahlarda etkin bir şekilde kullanımının öğrenilmesini ve feodal beylerin yaşadığı güçlü şatoların yıkılmasını sağladı. Böylece derebeylik rejiminin sonu gelecek ve krallar merkezi otoritesini sağlamış olacaktı.

Derebeylerin ilk güç kaybı 11.-13. yüzyıllarda gerçekleşen Haçlı Seferleri ile oldu. Çünkü bu seferler sırasında binlerce soylu öldü. Geri dönenler ise, geri döndüklerinde tekrar eski güçlerine kavuşamadılar.

Kilise her ne kadar dini bir kurum olsa da Orta Çağ boyunca Avrupa’nın hem siyasi hem sosyal yapısında etkiliydi. Hatta bu dönemin en etkili gücü kilise ve papalıktı.

Örneğin;

Krallara din adamları taç giydirirdi. Kendilerine ait geniş toprakları vardı ve kralları aforoz etme (dinden atma) yetkisine dahi sahiplerdi.

Orta Çağ Avrupa devletleri kilisenin onayını alır ve egemenliklerini dine dayandırırdı.

Orta Çağ’da Avrupa’nın Sosyal ve Kültürel Yapısı

Derebeylik rejimi Avrupa’da halk arasında keskin bir sınıf ayrımına sebep oldu. Kavimler Göçü sonrası görülen güvensizlik ortamında insanlar kendilerini güvende hissedebilmek için süzeren denilen derebeylerin koruması altına girdi. Bu da derebeylerin emek sömürmesine fırsat vermişti. Halk; soylular, din adamları, burjuva, köylü ve köle olmak üzere sınıflara ayrıldılar.

Kültürel yaşamda da skolastik düşünce hakimdi.

Skolastik düşünce: Tek doğru ve tek gerçek kilise ve onun söyledikleridir. Bunun dışındaki her söylem ve bilgi yanlıştır. Yani dogmatizm hakimdir. Skolastik düşüncede akıl ve bilim reddedilir. Gelişimin ve özgür düşüncenin önünde büyük bir engel teşkil etmiştir. Bu nedenle bu dönem Avrupa’da “Orta Çağ karanlığı” adıyla anılır.

Kilise, Orta Çağ boyunca skolastik düşünceyi katı bir şekilde uygulamıştır. Eğitim de kilisenin tekelinde bulundurulmuş, halkın okuma yazması yasaklanmıştır. Kilisenin izni olmadan okuma yazma öğrenmek yasak olduğu gibi, okuma yazmayı öğrenenlerin İncil’i okuması yasaktı. Kilise, aksi takdirde insanların Tanrı tarafından lanetleneceğini söylerdi. Krallar bile okuma yazma bilmezdi.

Ancak ne var ki Haçlı seferleri bu anlamda önemli bir dönüm noktası olmuştu. Haçlı seferleri sırasında İslam ülkelerinde insanların okuma yazma bildiğini ve buna rağmen lanetlenmediğini gören Avrupa halkının kiliseye duyduğu güven ilk kez sarsılmıştı. Bu da skolastik düşüncenin zayıflayarak özgür düşünce ortamının doğmasına giden yolu açmıştı.

Orta Çağ’da Avrupa Sanatı ve Mimarisi

Sanatçılar genellikle kilise tarafından yetiştirilir ve kilisenin ya da kralların emrinde çalışırlardı. Bu dönemde resim, heykelcilik ön plana çıksa da sanatçılar özgür bir ortamda çalışamadığı için özgün eserler verememişlerdir.

Mimari alanda roman ve gotik tarzın ön planda olduğu Orta Çağ Avrupa sanatında kilise ve katedral gibi dini yapılar başta olmak üzere saray, şato ve kaleler ön plana çıkar.

Orta Çağ’da Avrupa Ekonomisi

Orta Çağ Avrupa ekonomisi tarıma dayalıydı ve toprağı olan kişiler zengin kesimi oluşturuyordu. Halk, kilise ve derebeyler tarafından sömürülmekteydi. Üreten köylü gelirinin büyük bir kısmını vergi olarak ödemekteydi.

Sonuç olarak;

Orta Çağ Avrupası’nda halk, kilise ve papalık baskısı altındayken, krallar feodal sistemin baskısı altındaydı. Halk bitip tükenmek bilmeyen bir sefalete mahkum edilmiş, gelişmenin önü kapanmış ve halk cahil bırakılarak kilise ve derebeyler tarafından maddi ve manevi ya da dini ve ekonomik anlamda sömürülmüştür. Tüm bu sürecin sona ermesinin ilk adımı Haçlı seferleriyle atılmış, ardından gelen Coğrafi Keşifler, Rönesans, Reform ve nihayetinde Aydınlanma Çağı ile Avrupa Orta Çağ’dan tamamen kurtularak hızla gelişmiştir.

Bunları da beğenebilirsiniz
Bu Konu Hakkında Siz Ne Düşünüyorsunuz?